İkinci Dünya Savaşı Palavraları

İkinci Dünya Savaşında faşistlerin bozguna uğratılması üzerinden çok zaman geçti. Bu o kadar önemli bir savaştı ki hakkında binlerce sahte ve yalan bilgiler üretildi. Özellikle de Doğu Cephesi, yani “Sovyet Halklarının Nazi işgalcilere karşı Büyük Anayurt Savaşı” hakkında çarpıcı yalanlar söylendi. Bu yalanlar halkın bu savaş hakkında yanlış bilgilendirilmesine yaramaktaydı. Sosyalizm ve Kızıl Ordu’nun faşizmin yenilmesindeki büyük katkılarını inkar edebilmek için ana akım medyada yaygınlaştırıldı. Bu videoda bu konudaki en yaygın yalanları ve bunların neden yaygınlaştırıldığını ele alacağız.

Yalan 1: Savaşı Amerika ve Britanya kazandı

Yakın zamanda gerçekleştirilen bir ankette Amerika ve Avrupa’da halka “Nazilerin yenilmesinde en büyük pay hangi ülkenindir?” sorusu yöneltilmişti. Bu ankete katılan ABD’li ve Britanyalıların çok büyük bir çoğunluğu Hitlerin yenilmesinde en büyük payın kendi ülkesine ait olduğunu ifade etmişken diğer Avrupa ülkelerinin vatandaşları da yine bu iki ülkeden birinin adını zikretmişti[6].
Tarihsel gerçekler bir kez daha Soğuk Savaş propagandasının yarattığı yalan dağlarının yani Dunkirk, D-Day gibi Amerikalıların Pasifik’teki ada seferi gibi savaşın sadece belirli olaylarını yücelten Hollywood filmlerinin altında gizlenmişti.

Savaşın en büyük ve en destansı çatışmalarının yaşandığı cepheleriyse bilerek gözlerden gizlendi. Kızıl Ordu, Barbarossa Harekatının başladığı 22 Haziran 1941 tarihinden ikinci cephenin açıldığı 6 Temmuz 1944’e kadar Nazi işgalinin tüm gücüyle bir başına mücadele etmişti.
Batılı Müttefik güçleri Temmuz 1941’de Sovyetler Birliğinin son derece ihtiyaç duyduğu malzemeleri tedarik etmeye söz vermişler, ancak Sovyetlere söz verilen miktarlarda malzeme asla gönderilmemişti. Şubat 1942’de Amerikan Kiralama-Ödünç Verme İdaresi yöneticisi Edward Stettinius (Stetitiyus) John McCloy’a yazdığı mektupta: “Bildiğiniz gibi, Hükümetimiz ile Sovyet Hükümeti arasındaki ilişkiler, Hükümetin taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle sürekli olarak bozulmaktadır[7]” diyerek durumu ortaya koymuştur.

Durumun son derece vahim olduğu Eylül 1941’de, Stalin Müttefiklere Avrupa’da ikinci bir cephe açarak 25 ila 30 tümen konuşlandırmaları çağrısında bulunmuştu. Böylelikle yıpranmış Sovyet güçleri biraz da olsa rahatlatılacaktı. Stalin “Britanya pasif bir tutum takınarak Nazilere yardım ediyor. Britanyalılar durumu gerçekten anlıyor mu? Ben anladıklarını düşünüyorum. Peki öyleyse bunlar ne istiyor? Anlaşılan önce bizim zayıf düşmemizi istiyorlar” diyerek Müttefiklerin yaptıkları anlaşmalardaki samimiyetlerini sorgulamaktaydı. [8]”
Tüm bu şartlara rağmen Sovyetler Birliği 1941-42 Kış Savaşında yenilmez olarak adlandırılan Alman savaş makinasını Moskova önlerinde püskürtmeyi başardı.

Sovyetlerin tüm Avrupa’da en fazla kayba uğrayan taraf olduğu tartışılmaz bir gerçek. Sovyetler Birliği genelinde insan aklının almakta zorlandığı bir oranda, tam 24 milyon insan hayatını kaybetmişti. Bu rakam insanoğlu tarihinde insan eliyle yaratılan en büyük yıkıma Sovyetlerin uğradığını gösteriyor. Buna karşın, Nazi işgalinin en kötü yıllarında kayıtsız kalan emperyalist Britanya ve ABD ise sırasıyla 450.000 ve 400.000 kayıp vermiş ancak utanmaksızın savaşı kendilerinin kazandığı yalanını propaganda etmekten de geri durmamıştır. Sovyet Yahudileri Nazilerin soykırımında büyük acılar çekmiştir. Nazilerin Sovyet Yahudi nüfusunun yaklaşık %32’sini katlettikleri tahmin edilmektedir. Estonya (38%), Letonya (74.7%) ve Litvanya (85%) Yahudileri nüfuslarının sırasıyla %38, %74.7 ve %85’ini kaybederek en büyük darbeyi aldıkları değerlendirilmektedir.[10] Nazi işgali sırasında Sovyetlerde 1,700’den fazla kent ve kasaba ile 70,000’den fazla köy yok edilmiştir. Yaklaşık 100.000 kolektif çiftlik yanmış, yıkılmıştır. Ülkenin sanayi açısından en gelişmiş bölgeleri yıllar süren bombardıman ve kuşatmayla yakılıp yıkılmıştı. İşgal süresince yaşanan toplam maddi kayıplar SSCB’nin bütün ulusal servetinin %30’unu aşmıştı. Bunun üçte ikisi Nazi işgali altındaki bölgelerde yaşanmıştı.

Müttefiklerin savaşta çaba gösterdiği inkar edilemez. ABD ve İngiltere Sovyet savunmasına milyonlarca ton yiyecek ve teçhizat ikmal ettikleri bir gerçektir. Ancak Amerikalıların veya İngilizlerin bir şekilde savaşı “kazanmış olduğu” fikri, tarihin hem de en alçak yalanlarla çarpıtılması anlamına gelir.

2. Yalan: SSCB teknolojik açıdan geri kalmıştı

2. Dünya Savaşı hakkındaki en yaygın yanılgılardan biri SSCB’nin Alman Reich’ından (Rayhk) teknolojik olarak geride olduğu ve sosyalizmin Nazileri kendi halkını cephede acımasız şekilde feda ederek yenebildiğidir.
Sovyetler tarihini inceleyen bilim insanlarıysa son dönemde Sovyetler Birliğinin başarılı şekilde savunulabilmesi ve Almanya’ya karşı savaşın kazanılabilmesinde en kilit rolü Birinci ve İkinci beş yıllık kalkınma planları sırasında yaşanan hızlı sanayileşmenin oynadığı görüşünde ortaklaşmaktadır.
SSCB’nin sosyalist ilkelerle kalkındırılması tüm ulusal sanayi ve ekonominin dengeli şekilde büyümesine olanak sağlamıştı. Kalkınma patronların bireysel kârı gibi suni bir kısıtlamaya tabi değildi. Sosyalist ekonomi ulusun savunulmasındaki en büyük, en nihai silahtı. Josef Stalin bu konuda şunları söylemişti:
“Hız kesmek arkada kalmak demektir; arkada kalan yenilir… Eski Rusya’nın hikayesi… geride kalmışlığı için durmaksızın yenilmekten ibaretti… Gelişmiş ülkelerden elli hatta yüz yıl gerideyiz. Bu durumu hemen birkaç yılda gidermemiz gerek. Ya kalkınırız ya yeniliriz.”
Sosyalist inşa süreci ülke ekonomisini sosyalist sanayileşme ve tarım temelinde dönüştürerek hızla sanayileşme ve kalkınma getirdi. 1940 yılında üretim araçları ve ağır sanayi devrim öncesi 1913’teki rakamların tam 17 katına çıkmıştı. Bu yıla gelindiğinde Sovyet ekonomisi Amerika Birleşik Devletlerin hemen ardından dünyanın ikinci en büyük ekonomisiydi.

Çarlık Rusya’sında araba, traktör, alüminyum, magnezyum veya kauçuk üretimi yoktu. Savaş öncesi Sovyet petrol üretim miktarı çarlık Rusya’sının 3,5 katına çıkmıştı. SSCB’nin sadece doğu bölgeleri tek başına 1915’te Rus İmparatorluğunun ürettiğinin 2,3 katı kömür, 2 katı çelik, 1,7 katı kurşun ve 18.8 katı çinko üretiyordu. Ayrıca Sovyetler Birliği Çarlık Rusya’sının aksine, ekonomik üretim için yabancı kapitalist uluslara ihtiyaç duymuyordu. Tarımda makineleşmenin artmasıyla Sovyetler Birliği 1918’e kıyasla tarımsal üretimini birkaç kat arttırmıştı ve bu sayede işgal öncesinde devlet rezervlerini önemli derecede arttırabilmişti. Sovyetler çatışmanın yaklaşmakta olduğunu biliyorlardı ve savaştan önceki stratejileri askeri birikimi sürdürebilmek için olabildiğince çok vakit kazanmaktı.
Alman istilasının başlarında Beyaz Rusya’dan Moskova’ya kadar topraklar kaybedilmişti. Bu kayıplara rağmen Sovyetler fiilen Barbarossa Harekatı öncesinde ürettiklerinden daha fazla üretim yapmayı başarmış, 1940 ila 1944 yılları arasında mühimmat üretimini dört katına çıkarmıştı. Dört yıl süren savaşta fabrikalar 100.000 tank, 130.000 uçak, 800.000 sahra topu üretmişti. Her ay 3,400 askeri uçak üretilmişti.[5]

Kızıl Ordu’nun Whermacht’ı (vermaht) sadece sayı üstünlüğü ile yendiği iddiası yalan bir propagandadan ibarettir. Bu yalanı ilk defa çaresizlik içinde kalan Hitler ve Goebbels (Göbels) uydurmuştur. Tarihin böyle çarpıtılması ve bu yalanın tekrar tekrar söylenmesi Sovyet halklarının büyük fedakarlık ve cesaretlerine hakarettir. Ancak 1941’de Kızıl Ordu’nun trajik yenilgisi Sovyetler Birliğinin sonunu getirememiştir. Sovyet Ekonomisinin 1930lar ve 1940lardaki dönüşümü ve savaş zamanının gerçeklerini ele alırken ilkeli bir esneklik gösterebilme yeteneği Sovyet devletinin varlığını muhafaza edebilmesi ve faşizme karşı nihai darbeyi vurabilmesine olanak sağlamıştır. Sosyalist ülkenin vatandaşları insanın ne için dövüştüğünü bilirse her türlü zorluğa göğüs gerebileceğini ispatlamıştır.

3. Yalan: “İki askere bir tüfek vardı”

Çok söylenen bir diğer yalan da sosyalizmin Kızıl Ordu askerlerine yeterli ekipman sağlayamadığıydı. Güya iki askere bir tüfek düşüyormuş. Hollywood’ta Sovyet askerlerinin kendilerinden üstün Alman düşmanlarına karşı yetersiz silah ve ekipman nedeniyle adeta bir “güruh” gibi akılsızca saldırıya geçtiği filmler çekmek son derece popüler. Hollywood bu görüntüleri çok seviyor. Bu Amerikan burjuva propagandacıları yüzsüzce Sovyet ordusunu modern savaşa uymayan yetersiz bir güruh olarak kötülüyor, halka köle gibi davranan “komiserin” cahil adamları ölüme göndermesi fantezisini üretiyor.
Ama Doğu Cephesinde yaşanan gerçekler “Kapıdaki Düşman” gibi filmlerden öğrenilmez. Savaş sona erdiğinde Sovyetler Birliği 19.8 milyon tüfek, 1.477 milyon makineli tüfek; 516.648 top, 347.900 havan topu, 119.769 tank ve kundağı motorlu top; 265.600 askeri kamyon; 213.742 askeri uçak; 2 kruvazör; 25 muhrip; 52 denizaltı üretmişti.[11]
Sovyetlerin dünya savaşı hazırlıkları son derece kapsamlıydı: ulusal ekonomiyi hızla kalkındırmış, silahlı kuvvetleri modernize ve mekanize ederek kabiliyetlerini arttırmış, Katyuşya seyyar roketatar gibi yep yeni silahlar icat etmiş ve devasa bir eğitim seferberliği başlatarak halkın bilinçlenmesini sağlamışlardı. (Burada uğruna savaşacakları davayı öğrenmelerini sağlayacak yurtsever eğitim seferberliği başlatmışlardı diyor ama cümleyi değiştirmekte beis görmedim).
Sovyet zaferinin nedenleri değerlendirildiğinde SSC halkları tarafından savaştan önceki yıllarda girişilen devasa ve kapsamlı çalışmalar göz ardı edilemez. 1929 ila 1937 yılları arasındaki planlı sosyalist kalkınma hamlesi birinci dünya savaşında görülen askeri eksiklikleri hızla gidererek gezegendeki en büyük sanayii güçlerinden biri haline getirmiştir. Demir ve demir dışı metalurji, kimya endüstrisi, makine mühendisliği, enerji mühendisliği gibi alanlarda devasa işletmeler inşa edilmiş ve hatta yeni sanayii dalları icat edilmişti.
Ülke ekonomisini savaşa hazır bir duruma getiren hızlı çabalara rağmen, Stalin ve Sovyet hükümetinin savaşı geciktirmeye yönelik çabaları işe yaramadı. Bu nedenle, yapılan planlar Haziran 1941’e kadar uygulamaya alınamamıştı. Ancak 1942’nin başlarında Sovyet ordusunda tüfek donanımı eksikleri tamamlanmış ve tümenleri on binlerce PPŞ hafif makineli tüfekleriyle donatılmıştı. 1943 yılına gelindiğindeyse Sovyetler Birliği silah üretiminde Almanya’yı tamamen geride bırakmıştı.
Kızıl Ordu’da her iki askere bir tüfek düştüğü yalanı burjuvaların uydurduğu bir çocuk masalından ibarettir.

 

Yalan 4. “Savaşı general kış kazandı”

Rusların en büyük generallerinin “Ocak ve Şubat” olduğu yalanı Napolyon döneminden beri söylenegelen bir yalandır. Güya Avrupa’nın cesur askerleri Rusya kışı karşısında güçsüz kalıp kışa boyun eğmek zorunda kalıyorlar.
Bu masala göre güya dondurucu iklim sadece işgalci kuvvetlere, bu örnekte Nazilere, etki ediyor çünkü Ruslar galiba, insanoğlunun kaldıramayacağı kadar soğuk havalara dayanacak şekilde yetiştiriliyor… Esasında iklim koşullarının sadece işgalcileri değil savaşın her iki tarafında da askerleri etkileyeceği açık olmalı ama işte bu yalan bir şekilde kendine yer bulmuş. 1942 yılında bir Alman subayı şahsen tanık olduğu şu olayı aktarıyor “Ruslar, kış kıyafetleri olmasına rağmen soğuğa Almanlardan daha fazla zayiat verdiler. Çünkü açık havadaydılar.”
Sovyetlerin Kış Savaşı ve Barbarossa Harekatı’ndan önce de eski deneyimleri sayesinde kış muharebesi hakkında zaten bilgi sahibi oldukları da ayrıca belirtilmelidir. Düşmandan farklı olarak kış kıyafetlerine, ekipmanlarına ve kışa talimine, örneğin kayaklı birliklerin kullanımı, daha fazla dikkat ettiler. Sosyalist anavatanı savunan Sovyetlerin tartışılmaz azmi ve kararlılığı ile birlikte bu unsurlar da dikkate alınmalıdır.
Rusya’nın soğuk havasını ve iklimini, Nazilerin Doğu cephesindeki yenilgisinin başlıca nedeni olarak görmek, Nazilerin lojistik ve taktik hatalarının görmezden gelinmesi anlamına gelir. Alman birliklerinin kışlık kıyafetleri, ikmal hattındaki sorunlar nedeniyle geç gelmişti. Hatta ikinci Panzer Ordusu komutanı General Heinz Guderian, Hitler’e askerlerin kışlık giysiler almadığı ve muharebede kaybedilenden iki kat fazla adamının donmaktan öldüğünü söyleyerek yakınmıştı.
Ama Hitler genel olarak Kış şartlarında savaşmak üzere bir plana ihtiyaç duyacağını öngörememişti. Zira Generallerinin uyarılarına rağmen hızla zafer kazanacağına inanıyordu. [13] Sadece Rusya Kışının getirdiği zorluklara odaklanarak işgalci Nazilerin bu soğuklara karşı hazırsızlıkları ve bu koşullarda yaptıkları hataları görmezden gelmek tarihin nesnel bir gözle incelenmesinden ziyade böyle basit masallar ortaya çıkmasına neden olur.
Hitler’in saldırısını sadece soğuk havanın engellediği yalanı Moskova savunucularının kahramanca çabalarını, cephede çalışan işçilerin özverilerini ve başkenti savunması için yapılan sistematik hazırlıkları toptan hiçe saymak demektir. Bu yalan yaşananları mantıklı şekilde gözden geçirmek yerine sadece Alman yenilgisine bahane uydurmaya yarıyor.

5. Yalan: Savaşı Atom Bombası bitirdi

ABD’de 2. Dünya Savaşı hakkında en çok tekrarlanan yalanlardan birinin 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının Japonların derhal teslim olmasına neden olduğudur. 6 Ağustos 1945 sabahı bir Amerikan B-29 bombardıman uçağı Hiroşima şehri üzerinde uranyum-235 içerikli atom bombası bırakarak 80.000 Japon sivilin anında ölmesine neden oldu. 9 Ağustos’ta ise daha büyük bir atom bombası olan “Fat Man” liman kenti Nagazaki’ye bırakıldı. Neredeyse hiçbir askeri birliğin bulunmadığı kentte on binlerce insan saniyeler içinde can verdi. Bombalamaların emrini veren Başkan Truman yüz binlerce sivil kadın, çocuk ve ihtiyarın infazı anlamına gelen bu kararını “hayat kurtarmak için” aldığını iddia etti.
Bu hikâyede Sovyetler Birliği’nin Japon İmparatorluğuna karşı takındığı tutum ve gerçekleştirdiği eylemler tamamen göz ardı edilmekte. SSCB ve Japonya Çin’in kuzeyinde yıllarca birbirleriyle savaştıktan sonra 13 Nisan 1941’de bir tarafsızlık anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşma taraflardan birinin herhangi bir üçüncü ülkeyle çatışmaya girmesi halinde tarafların toprak bütünlüğünü savunacaklarını ve tarafsız kalacaklarını öngörüyordu.[2] Nazi ordularının Avrupa’da dağılmasından sonra savaşın devamını destekleyen tek önemli dünya gücü Japonya’ydı. SSCB Dışişleri Halk Komiseri Molotof 8 Ağustos 1945’te Japonya’ya savaş açıldığını bildiren aşağıdaki açıklamayı beyan etti:
“Sovyet Hükümeti bir Müttefik üyesi olarak Müttefiklerin tekliflerini kabul edip Müttefiklerin 26 Temmuz tarihli beyannamesine katılmıştır. Sovyet Hükümeti bu politikayı sadece barışa ulaşmada, halkları daha fazla zarar ve acıdan kurtarmada kullanılabilecek yegane araç olduğu için kabul etmekte olup Japon halkına Almanya’nın koşulsuz teslim olmayı reddettikten sonra uğradığı tehlike ve yıkımdan kaçınma olanağı vermek istemektedir. Bu hususlar neticesinde Sovyet Hükümeti, yarın 9 Ağustos itibariyle kendisini Japonya ile savaşta kabul edeceğini beyan eder.”[3]

Ertesi gün Kızıl Ordu Moğolistan içlerinde kalan Mançurya’ya ve Kore’nin Kuzeyine yönelik Mançurya Stratejik Saldırı Harekatı’nı başlattı. Sovyetler Birliği milyonlarca insanı on yıllardan beri süregelen Japon işgalinden kurtararak özgürlüklerini geri kazandıran bu harekatı bir buçuk milyon askerle yürütmüştü. Bu harekat Japon İmparatorluğu hükümetinin Potsdam Konferansı’nda belirlenen şartlarla teslim olmasını sağlamıştı. Sovyetler Birliği’nin Avrupa’da Almanya’yı yenerek ve Asya’da Japon emperyalizmini boğarak, Pasifikte savaşı bitirmek için nesnel koşulları zaten yaratmış bulunuyordu. Peki Başkan Truman neden nükleer cephane kullanmaya karar verdi?
General Georgii Zhukov (Ceorci Jukof) Amerika’nın nükleer silahları neden kullandığını şöyle açıklıyor:

“ABD Hükümetinin atom silahlarını kullanarak “soğuk savaşta” daha güçlü bir mevki elde edip emperyalist hedeflerini gerçekleştirmek istediği daha o zamandan anlaşılıyordu. Bu niyetleri 6 ve 8 Ağustos’ta fazlasıyla doğrulandı. Amerikalılar askeri açıdan asla ihtiyaç duyulmamasına rağmen barışçıl ve yoğun nüfuslu Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombaları bıraktı.[4]”
20 yüzyılın en büyük askeri zekalarından biri olan Zhukov ABD hükümetinin 1945’te atom bombalarını kullanmak için ahlaki ya da askeri herhangi bir gerekçesi olmadığını biliyordu. Bombaların sadece bir amacı vardı: sanayileşmiş Japonya’nın patronlarca sömürülmesi ve yağmalanması ve ayrıca uzak doğuda emperyalist amaçlarına hizmet etmek üzere bir üs tahkim edilmesi ki bu amaç ve eylem bugün hala geçerliliğini sürdürüyor. Başkan Truman şahsında Amerikan Emperyalistleri masum insanların yaşadığı iki şehri yerle bir ederken Sovyetler Birliğine karşı askeri bir güç gösterisinde bulunmuştu. Atom bombalarının kullanıldığı bu kitlesel katliamın savaşı bir başına bitirdiğini iddia etmek, tarihsel gerçekleri tümden reddetmek ve içi boş Amerikan milliyetçiliği yapmaktan başka bir şey değildir.

Sonuç
Kahraman Sovyet halkı, Komünist Partisi ve yarattıkları sosyalist iktidar sayesinde SSCB 20. Yüzyılın en güçlü emperyalist ordusunun her darbesine karşı koyabilmiş ve modern tarihin en önemli harekatının gidişini tersine çevirebilmiştir.
Sovyet halkı Nazizm karşısındaki zaferleriyle milyarlarca insanı kölelik, soykırım, baskı ve zulümden kurtarmış ve dünyanın tüm halklarına sosyalizmin avantajlarını göstermiştir. Dünyanın en büyük işçi devletinin dünya haritasından silinmiş olduğu bugün büyük sermaye sahiplerinin saldırganlığını durdurabilecek hiçbir şey yoktur. Ki sermayedarlar sorunlarını giderek artan şekilde savaşlarla çözüyorlar.
Sermayedarların başkalarının emeğini sömürerek kar elde etme fırsatı olduğu sürece işçilerin gözünü boyayarak savaş başlatmaları sadece mümkün değil aynı zamanda gereklidir. Ama tarih faşizmi insanoğlunun en korkunç savaşında yenenin Komünistler ve İşçi-Köylü Ordusu olduğunu yazmaktadır. Görevimiz faşizmi yenenlerin adlarını yad etmek ve sosyalist iktidar ve komünizmi kurmak için mücadele etmektir.
Bizi izlemeye devam edin.

[1] https://www.nationalww2museum.org/war/articles/atomic-bomb-hiroshima

[2] https://ww2db.com/battle_spec.php?battle_id=199

[3] https://avalon.law.yale.edu/wwii/s4.asp
[4] Georgii Konstantinovich Zhukov, The Memoirs of Marshal Zhukov (1971).
[5]https://www.marxists.org/history/ussr/great-patriotic-war/pdf/economy.pdf
[6] https://yougov.co.uk/topics/politics/articles-reports/2015/05/01/Britain-America-disagree-who-did-more-beat-nazis
[7] The Untold History of the United States by Stone, Oliver & Kuznick, Peter
[8] The Untold History of the United States by Stone, Oliver & Kuznick, Peter
[9] https://www.nationalww2museum.org/students-teachers/student-resources/research-starters/research-starters-worldwide-deaths-world-war
[10] https://www.jewishvirtuallibrary.org/estimated-number-of-jews-killed-in-the-final-solution
[11] https://www.jstor.org/stable/20047605
[12] https://www.feldgrau.com/ww2-germany-soviet-military-economic-comparison/
[13] https://www.armyupress.army.mil/Portals/7/combat-studies-institute/csi-books/chew.pdf pg vii

Avatar photo
Politsturm, olayları Marksist-Leninist bakış açısıyla ele alan bağımsız bir komünist bilgi kaynağıdır.