Evrim Ağacı’da Biliyor Ama Söylemiyor: Canavarın Adı Kapitalizm

Geçtiğimiz günlerde evrim ağacı bir video yayınladı. “Plastik, Geri Dönüştürülüyor mu Sanıyorsunuz? “ Başlığıyla yayınlanan bu Video ampirik bilgi içeriği bakımından çok yararlı. ayrıca videoda savunulan görüşlerin de birçoğuna katılıyoruz.

Ancak videoyu izlerken bazı yerlerde sözün yarım kaldığı, rakip kalenin önüne kadar başarıyla getirilen topa son vuruşun yapılmadığı duygusuna kapıldık. O nedenle yarım kalanı biz tamamlayalım, topu taca değil de patronların kalesine biz gönderelim dedik.

Plastiklerin aşırı kullanımının zararlarını burada yeniden anlatmaya gerek yok. Evrim ağacı o işi yeterince yapmış zaten. Videoda açıklanan en önemli şeyse, plastiklerin aslında çok büyük oranda geri dönüştürülebilir olmadıkları. Yalnızca 2 tür plastik, onlarda yalnızca birkaç kez geri dönüştürülebiliyor. Üstelik geri dönüştürülebilmeleri için diğer plastiklerden ayrılmış ve temiz olmaları gerekiyor. Ancak bu ayırma işleri para harcamayı gerektirdiğinden ve atılan plastiklerin önemli bir bölümü temiz olmadığından gerçekte ancak çok küçük bir kısmı geri dönüştürülüyor. Peki geri kalanı ne oluyor? Bildiğimiz üzere bizim gibi ülkelerde çoğu zaten toplanmıyor bile. Doğrudan doğaya atılıyor. Merkez kapitalist ülkelerde ise önemli bir bölümü toplanıyor. Ama toplananların çoğu yakılıyor ya da bizim gibi geri kapitalist ülkelere yollanıyor. Biz bugün avrupanın çöplüğü durumundayız. Avrupadan aldığımız plastiklerinse bir bölümünü yakıyor, bir bölümünü de öylece atıyoruz. Bu süreçler hem yasal hem de yasa dışı yollarla gerçekleşiyor. Havamız, suyumuz ve toprağımız, kendi kullandıklarımız yetmiyormuş gibi bir de emperyalist ülkelerden gelen plastiklerin yükü altında. Ve bu iş bir grup patron için kârlı bir gelir kapısı. Bir bütün olarak sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm, bugün sermaye için yükselen ve çok karlı bir sektör oluşturuyor.

Evrim ağacının videosunda ayrıca çevre sorunlarının bireysel çabalarla çözülemeyeceği de açıkça söylenmiş kı buna tamamen katılıyoruz. Biz 3 poşet eksik kullandık, şarj aletini fişten çektik, pet şişeleri geri dönüşüme attık diye hiç bir şey değişmeyecek. Olanların sorumlusu biz değiliz. Suçu genel olarak “insan” diye soyutlaştırılmış bir varlığa atmak, gerçek hayattaki suçluları da, sorunu ortaya çıkaran mekanizmayı da gözlerden gizlemeye yarıyor. Eğer suçlu hepimizsek, suçlu yok demektir. Üstelik çevre sorununda her şeyin bizim bireysel davranışlarımıza bağlı olduğu söylemi, konuyu önemseyen insanlara, kolay yoldan vicdanını rahatlatma olanağı sunduğu için de zararlı bir etki yapıyor. Öte yandan bu, doğaya etkisini hiç umursamadan akılsızca tüketimde bulunmamızı elbette gerektirmez. Bireysel düzeyde de yapabileceğimiz kadarını yapmakta fayda olduğu açık. Doğaya olumlu etkisi yok denecek kadar az olsa da aşırı tüketimden kaçınmanın ideolojik ve kültürel etkilerini önemsiyoruz. Daha az plastik kullanmaya çalışmakta bir hata yok. Hata, bunun bir mücadele biçimi olduğunu ve siyasal mücadelenin yerine geçebileceğini düşünmekte.

Genel olarak sorunun tanımlanmasında ve nasıl çözülemeyeceği konusunda evrim ağacıyla hemfikiriz. Ancak nasıl çözüleceği konusunda, evrim ağacının son adımı atamadığını, son vuruşu yapamadığını düşünüyoruz.

Herhangi bir mücadele başlığında nasıl bir sonuç elde edeceğiniz, başka şeylerin yanında, tam olarak neyi karşıya aldığınıza, kime ve neye karşı mücadele ettiğinize de bağlıdır.

Peki neye karşı mücadele etmemiz gerekiyor? Evrim ağacının haklı olarak, “gözümüzün yaşına bakmadan gezegeni kâr için satabilecek kadar aç gözlü ve yıkıcı bir canavar” olarak tanımladığı şey nedir? adı nedir o canavarın? Petrokimya şirketleri mi? evrim ağacının şu sözlerinden sanki öyle bir anlam çıkıyor.

sorunu yaratanlar dev firmalar ve onlara kanan devletler. Dolayısıyla sorunu çözecek olanlar da onlar. Bize düşen, onlara doğru baskıları uygulamak. Doğru kişileri yönetime getirmek.”

politik süreçlere katılın. Dev firmaların süslü masallarla yerel ve ulusal politikacıların gözünü karartmasına izin vermeyin.”

Karşımızda dev firmaların da bulunduğu açık. Ama sorunu yaratan dev firmalarsa, dev firmaları yaratan ne?

Işin adını doğru koyalım. Canavarın adı kapitalizmdir.

Hedef eksik tanımlanırsa, doğal olarak çözüm de yanlış saptanır. Sorun, dev firmaların politikacıları ve devletleri kandırmasıyla oluşmuyor. Çözüm de burjuva politikacılarına ve devletlerine firmalardan daha fazla baskı yapmak değildir. Zaten kapitalizm koşullarında dev firmalardan daha büyük bir baskı gücü olamaz. Devlet, herkesin demokratik sınırlar içinde baskı yapıp istediği doğrultuda yönlendirebileceği tarafsız bir yapı değildir. Devlet bir sınıf iktidarı aracıdır. Burjuva devleti daha en baştan burjuvazinin çıkarlarını korumak, burjuvaziyi eşgüdüme kavuşturmak ve burjuva egemenliğini işçilere karşı korumak amaçları doğrultusunda şekillenmiştir. Gücünü de kapitalizmden, o dev firmalardan alır. Dolayısıyla sorunu yaratan onlardır ama, çözecek olan onlar olamaz. Sorunu yaratan zaten onların varlığıdır.

Evrim ağacının şu söyledikleri üzerinde biraz düşünürsek sorunu kapitalizm içinde çözmeye çalışmanın olanaksız olduğunu anlayabiliriz.

e bu firmalar plastiğin çevreye zararlarını bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Umursamadılar. Niye umursasınlar ki? kurulu sistem çevreyi mutlu etmeyi değil, firma ve hissedarları için karı maksimize etmeyi performans kriteri olarak belirliyor. Çevreyi umursamak için yeterli teşvik yok ki…”

plastik firmaları, bu protestolardan ve gidişattan rahatsız olup, kendilerine çeki düzen vermek yerine, yeni bir yalanı pazarlamaya başladılar. Çünkü yalan içerikli reklamlar yapmak, birkaç milyon dolara mal oluyor. Ama plastik teknolojisini çevre dostu yapmak, muhtemelen milyarlarca dolara mal olacak.”

plastik endüstrisi tarafından yayınlanan dokümanlarda, geri dönüştürülmek üzere toplanan plastiklerin anlamlı hiç bir kullanım alanı olmadığı, geri dönüşüm yerine sıfırdan üretmenin, muhtemelen sonsuza kadar daha karlı kalacağını yazdıklarını görüyorsunuz.”

Evrim ağacının kurulu sistem dediği şey, kapitalizmdir. Dev olsun küçük olsun bütün şirketler, eğer batmak istemiyorlarsa kapitalist üretimin gereklerine göre davranmak zorundadır. Bu nedenle şirketler ne protesto yoluyla ne teşvik yoluyla “kendine çeki düzen vermeye” zorlanamaz. Kapitalizmde üretimin tek amacı kardır. Sermaye, ancak canlı emeği yutarak var olabilen ve büyüyebilen, birikmiş ölü emektir. Yani bir tür vampirdir sermaye. Bir vampiri protesto ederek vampirlikten vazgeçirebilir misiniz? Vampirin başka türlü davranma şansı yoktur. Vampirin zararlarından korunmanın tek yolu onu yok etmektir. Sömürünün olmadığı, doğanın katledilmediği bir kapitalizm olamaz. Çünkü patronlar rekabet koşullarında karlarını arttırmak zorundadır. Kapitalist ekonomi yapısı gereği, sirf varlığını sürdürebilmek için bile büyümek, sürekli genişlemek zorundadır. Bu sonsuz büyüme ihtiyacı, ne kadar akıl dışı ve sürdürülemez olursa olsun kapitalizmin işlemesi için zorunludur. Bu durumda sermayenin kar arayışının önünde hiç bir şey duramaz ve tarih boyunca da duramamıştır. Her türlü insani değer ister istemez ayaklar altına alınmak zorundadır. Her türlü yasal sınırlama er geç delinmek ya da kaldırılmak zorundadır. Düzeni toptan yıkmadan sürdürülecek bir muhalefet, en iyi ihtimalle doğa katliamını biraz yavaşlatabilir. Ama düzenin doğasından kaynaklanan eğilimleri durduramaz.

Plastik teknolojisini doğa dostu haline getirmek için gereken masrafa, tek amacı kar etmek olan bir üretim biçiminde hiç kimse doğal olarak katlanamaz. Böyle bir şeyi ancak sosyalizm yapabilir. Sosyalizmde kamu, belirli bir sayıda bilimciyi ve gerekli maddi kaynağı herhangi bir kar beklentisi olmadan bu amaç için seferber edebilir.

Tek sorun plastikler de değil. Çevre sorununu petrokimya şirketlerine daraltmak bu açıdan da tehlikeli. Doğayı tahrip edenler sadece petrokimya şirketleri değil ki. Örneğin doğaya zarar veren en önemli faliyet alanlarından biri de madenciliktir ve fosil yakıt kullanımına alternatif olarak sunulan pek çok teknoloji, madenciliğe duyulan ihtiyacı inanılmaz arttırarak doğaya başka bir yönden büyük zararlar veriyor.

Plastik ya da başka bir şey. Kapitalist bir ekonomide herhangi bir şey, satmak için üretilir. Satılabilen her şey, zararlı da olsa üretilir. Üretim yapmak ve bu üretimi sürdürmek isteyen bir patrondan başka türlü davranmasını beklemek, o patrondan batmasını istemek anlamına gelir.

Çevre sorununun çözümü her şeyden önce planlı ekonomiye geçilmesi ve karın üretimin temel amacı olmaktan çıkarılmasıdır. Eğer üretimin ve tüketimin bütün aşamaları gezegen çapında planlanamazsa, çevre sorunu çözülemez. Nüfus kontrolünü de içermek zorunda olan böyle bir planın uygulanması, üretim araçlarının özel mülkiyette bulunduğu koşullarda uygulanamaz. Yani başka bir deyişle, gezegenimizin kurtulmasının önkoşulu, daha fazla gecikmeden kapitalizmden kurtulmaktır.

Yani başka bir deyişle, gezegenimizin kurtulmasının önkoşulu, daha fazla gecikmeden kapitalizmden kurtulmak, Marksizm’in bugün insanlığın yaşamını savunan tek ideoloji, sosyalizmin tek yol olduğunu unutmamak ve çekinmeden hatırlatmaktır.