Şirketlerin “kurumsal sorumluluk” saçmalıklarını içeren reklamlarını mutlaka duymuşsunuzdur. Bu reklamlar, genellikle şirketlerin topluma ve çevreye verdiği sözde önemi anlatan kampanya metinlerinin süslenip ilgimize sunulmasından ibarettir. Bir yandan da bu metinler; şirketleri suçlarından aklamak üzere tanınmış gazetecilerden ve uzmanlardan alınmış olumlu raporlarla harmanlanmış ücretli ticari duyurularla desteklenmektedir.
Daha da yeni bir trend ise, şirketlerin sosyal medyada insanlar gibi etkileşim kurarak, müşterileriyle arasındaki ilişkiyi, iki yakın arkadaş arasındaymış gibi çarpıtarak sunmaya çalışmalarıdır. Bunun basit bir pazarlama hilesi olduğunu anlamak güç değil. Şirketler, yalnızca yatırımcılarının sermayesini artırmak amacıyla organize olmuş devasa kolektiflerdir. Sıradan kişilerden çok daha fazla mekanizmayla donatılmışlardır ve yaptıklarının sonuçlarından kolayca sıyrılmakta maharetlidirler.
Bu yazıda, servetlerini borçlu oldukları sendika karşıtı terör eylemlerinden hiçbir hesap vermeden sıyrılmış olan Coca Cola ve Nestle’yi mercek altına alacağız.
Hazırsanız başlıyoruz.

Coca-Cola, 1940 yılında Kolombiya’da bir franchise modeliyle kuruldu ve Latin Amerika’nın büyük bir kısmında bu yöntemle faaliyet gösterdi. Franchise modeli, çok uluslu şirketlerin, fikri mülkiyet ve marka haklarını yerel bir ortağa kiralayarak, kendi ülkeleri dışında ticaret yapmalarına olanak tanır. Dahası, franchise modeli taşeron kullanmaya imkân tanır ve çok uluslu şirketlerin, yurtdışındaki ortaklarının kirli bağlantılarını ve suistimallerini inkâr etmelerini mümkün kılar.
Kolombiya’nın kuzeybatı bölgeleri 1980’lerin sonlarından beri ölüm mangalarının varlığından muzdariptir ve 1997’de ülke genelindeki aşırı sağcı milisler birleşerek sözüm ona “Kolombiya Birleşik Öz Savunma Güçleri”ni (AUC) kurmuşlardır. Bu bölgedeki şehirlerden birinde, yerel Coca-Cola şişeleme fabrikasında sendika lideri olan Isidro Gil, bu milisler tarafından öldürülmüştür. Diğer işçiler de şirket yetkilileri ve paramiliterler tarafından, sendikadan ayrılmamaları halinde aynı şiddetle karşı karşıya kalacakları yönünde açıkça tehdit edilmiştir. Sendika dağıtıldıktan sonra paramiliterler sendika binasını yakmıştır. İki yıl öncesinde, yani 1994’te, paramiliterler Carepa’nın Panama sınırına yakın Antioquia bölümünde, aynı fabrikadan iki sendika üyesini, José Eleasar Manco ve Luis Enrique Giraldo’yu öldürmüşlerdir. 1990’da ise, güneybatıdaki Pasto şehrinde yapılan bir grev sırasında Avelino Chicano öldürülmüştür.

2001 yılında, yerel sendikanın başkanı Valmore Locarno ve başkan yardımcısı Victor Hugo Orcasita, Drummond ile aylar süren çatışmaların ardından paramiliter bir grup tarafından, şirket otobüsü durdurularak alıkonulduktan sonra işkence edilerek öldürüldü. Drummond, sendikayı gerilla bağlantılı olmakla suçladı ve işçileri güvence altına almayı reddetti.
Bir diğer vaka da İsviçreli gıda şirketi Nestlé bünyesinde yaşanmıştır. Ancak burada yaşananlar, diğer iki örnekten farklıdır. 1986 yılında, Nestlé işçisi Héctor Daniel Useche, sendikacı olduğu için öldürülen ilk kişi oldu. Güneybatı Kolombiya’nın Valle del Cauca eyaletinde bulunan Bugalagrande’deki Nestlé fabrikasında çalışıyordu.
Üç yıl sonra, 1988’de aynı şehirdeki genel greve katıldıktan sonra, Luis Alfonso Vélez gözaltında kaybedildi. O dönemde şehir, devletin silahlı kuvvetlerinin ablukası altındaydı.
Drummond’un maden işlettiği Kolombiya’nın Cesar eyaletinde, 1993 ve 2000 yılları arasında 5 sendika lideri öldürüldü. 1993 yılında, defalarca ölüm tehditleri alması nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalan Harry Laguna, çocuklarının ve iş arkadaşlarının gözleri önünde öldürüldü. José Manuel Becerra 1996’da öldürüldü, aynı yıl Toribio de la Hoz da ailesiyle doğum gününü kutlarken katledildi. Yine aynı yıl, Alejandro Matías Escorcia, ölüm tehditleri nedeniyle işini bırakmasına rağmen suikaste uğradı. Victor Eloy Mieles ise iki suikast girişiminden sağ kurtulduktan ve işinden ayrıldıktan sonra 1999’da eşiyle birlikte şirketin tesisleri önünde öldürüldü.
2005 yılında, Luciano Romero, kendisine yönelik ölüm tehditleri nedeniyle sığındığı İspanya’dan döndü. Niyeti, 191 işçinin işten çıkarılmasına karşı yürütülen kampanya kapsamında, işçilerin açtığı davada şirket aleyhine tanıklık yapmaktı ancak sağcı milislerce öldürüldü.
Elbette, bu şiddetten faydalananlar yalnızca yabancı şirketler değildi.

Kolombiya’da 3.000’den fazla sendikalı işçi öldürülmüştür ve 2000 ile 2010 yılları arasında dünya genelindeki sendikacı cinayetlerinin %60’ı bu ülkede gerçekleştirilmiştir.
Başta söylediğimiz gibi, franchise sistemi sayesinde çok uluslu bir şirketin yerel şubelerinin kârları ve mülkiyeti, merkezi ve yerel sermayedarlar arasında paylaşılmaktadır. Toprak sahipleri ve diğer kapitalistler, uyuşturucu kartelleriyle ittifak halinde paramiliter hareketin ateşli destekçileri olmuşlardır. Paramiliter gruplar, 2000 yılında Kolombiya’daki insan hakları ihlallerinin neredeyse %80’inden sorumluydu ve 1981 ile 2012 yılları arasında bu grupların mağdurlarının %90’ı bu dönemde öldürülen 3.800 sendikacı da dahil olmak üzere, sivillerdi.
Kolombiya’daki işçi karşıtı terör, devletin aktif desteği olmadan kendiliğinden gelişen bir olay değildir. Hatta ABD Dışişleri Bakanlığı bile artık ölüm mangalarına devlet yetkilileri tarafından silah ve istihbarat sağlandığını kabul ediyor. Bu demektir ki gerçekleşen tüm katliamlara devlet güçleri destek vermiş ve bilerek göz yummuştur. ABD’ye iadesinden sonra, eski AUC komutanı Salvatore Mancuso, hem yerli hem de yabancı burjuvazinin destekçisi olduğu, devlet ve paramiliterler arasındaki derin ve yakın iş birliğini itiraf etmiştir. Mancuso, Coca-Cola ve Drummond gibi şirketlerin sağcı milisleri finanse ettiğini, devletin ise bu gruplara lojistik destek sağladığını ve her ikisinin de sendika üyelerini, köylü liderlerini ve diğer solcu sivilleri gerilla iş birlikçisi olarak suçlayarak paramiliterler eliyle ortadan kaldırdığını doğrulamıştır.
Mancuso ve diğer ölüm mangası komutanlarının ifadesi, bu suçlamaların tek kaynağı değil. General Jaime Uscátegui, ülkenin kuzeybatısından San José del Guaviare’nin güneydoğu bölgesine AUC üyelerinin taşınmasını organize etti. Bu üyeler, beş gün süren ve 30’dan fazla sivilin işkence edilerek öldürüldüğü Mapiripán katliamını gerçekleştirdi. Uscátegui, ayrıca gerilla birliklerinin müdahale etmemesi için çevredeki bölgeyi güvence altına aldı. 2006 yılında, Kolombiya Kongresi’nde toplam 268 sandalyenin bulunduğu her iki meclisten 30 üye, ölüm mangalarıyla iş birliği yapmaktan hüküm giydi, diğer 30 üye hakkında ise soruşturma başlatıldı.
Coca-Cola, suçlamalardan kaçınmak için yerel şubelerin resmi olarak özerk olduğunu savundu. Yerel şubelerin temsilcisi ise ölüm mangalarını desteklemek zorunda kaldıklarını söyledi.
Bu sırada, yerel fabrikaların personelini geçici işçilerle değiştirme planları yürürlüğe kondu. Bunlar, kadrolu işçilerin sosyal güvenlik ve benzeri maliyetlerini azaltmak ve sendikalaşma riskinden kaçınmak amacıyla yapılıyordu. Öldürülen sendika üyeleri, bu planlara karşı mücadele ediyordu. Aynı zamanda, çok uluslu şirketin temsilcileri, sendikayı yasa dışı ilan etmeye ve taşeron işçilerin sendikalaşmasını yasal yollarla engellemeye çalıştılar.
Nestlé, benzer bir şekilde 2013 yılında Luciano Romero’nun öldürülmesiyle ilgili herhangi bir sorumluluğu olmadığını beyan eden bir açıklama yaptı. Şirket, cinayet tarihinde, Romero’nun işçileri olmadığını ve yöneticilerinin bu suçla ya da Kolombiya’daki ölüm mangalarıyla herhangi bir ilişkisi olmadığını savundu. Ayrıca, Nestlé, İsviçre devlet televizyonunu, Kolombiya ve Filipinler’deki suistimalleri konu alan bir belgesel yayımlayarak “kamuoyunu manipüle etmeye çalışmakla” suçladı.
Bu seviyedeki terör, incelenen yıllar arasında neredeyse yalnızca Kolombiya’ya özgü olsa da işçi karşıtı politikalar yani taşeronlaştırma, tehditler, suçlamalar ve benzeri faaliyetler hem bu şirketler hem de diğer birçok şirket tarafından birçok ülkede tekrarlanmaktadır. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, bu şirketler web sitelerinde özgürlükleri destekledikleri ve sendikalaşma hakkına son derece saygı gösterdikleri yalanını söylemekten geri durmuyorlar. Hatta bununla da kalmayıp bu hassasiyeti tedarikçilerinden ve yerel ortaklarından da talep ettiklerini belirtiyorlar.
Birlikte incelediğimiz olaylar ve şirketler, emperyalist yatırımların yerel düzeyde nasıl politik faaliyetlerde bulunduklarını açıkça gösteriyor. Bu bize, farklı uluslardan kapitalistlerin nasıl iş birliği yapıp devletlerinin yasal ve yasa dışı sistemlerini kullanarak kar sağladığını ve sorumluluktan kaçındığını da göstermektedir.
Her iki vakada da şirketler, sorumluluğu diğer aktörlere atarak itibarlarını ve yönetim kurullarını korumaya çalıştı; bu aktörler de zamanla aynı taktiği kullanarak kendilerini savundu. İşlenen suçlar da patronların yararına hareket eden yasa dışı güçlerin yanına kar kaldı. Ayrıca, her iki şirketin Kolombiya gibi ekonomik olarak bağımlı ülkelerde büyümesi çok benzer bir şekilde meydana geldi. Taşeronlaştırma ve sendika karşıtı uygulamalar gibi işçi karşıtı politikalar, patron şiddetinin yasalarca korunması biçiminde her yerde aynı şekilde gerçekleşti.
Bu cinayetlere ve benzeri şiddet olaylarına karşı ne yazık ki neredeyse hiç hesap sorulamadı. Yürütülebilmiş olan az sayıda yargılama da işçilerin çabası ve örgütlenmesi ile mümkün olmuştur. Bu son sonuç, işçi sınıfının uluslararası düzeyde nasıl geliştiğini gösterir. Ancak, olaylara bilinçli olarak gereği gibi etki edebilmek ancak gerçek bir Komünist parti içinde, ilkeli ve çelik gibi bir disiplinle örgütlenildiğinde mümkündür. Ne yazık ki, bu videoda birlikte incelediğimiz Kolombiya’da ve pek çok ülkede böyle bir örgütlenme mevcut değildir.
Çeviri: Özge Fındık
Kaynaklar:
[2] https://www.cetim.ch/human-rights-violations-by-coca-cola-in-colombia/
[3] https://www.twn.my/title2/resurgence/2014/290-291/human1.htm
[4] https://digitalcommons.law.seattleu.edu/sjsj/vol2/iss2/19
[6] https://www.files.ethz.ch/isn/159688/Info%2019%20dimensiones%20geograficas_final%20web.pdf
[7] https://www.dw.com/en/nestle-under-fire-over-colombian-murder/a-16195009
[8] https://www.ecchr.eu/en/publication/nestle-and-the-death-of-a-trade-unionist-in-colombia/
[9] https://www.hrw.org/news/2001/02/12/colombia-military-tribunal-continues-army-cover-atrocity
[10] https://prospect.org/features/coca-cola-killings/
[12] https://www.theguardian.com/world/2000/apr/19/martinhodgson
[13] https://www.theguardian.com/world/2008/apr/23/colombia
[15] https://eiler.ph/news/labor-ngo-decries-nestle-wyeth-union-busting-and-mass-lay-off/
[17] https://www.nestle.com/ask-nestle/human-rights/answers/labour-unions-operations
[18] https://www.nestle.com/sites/default/files/2023-07/nestle-human-rights-policy.pdf




